13 Aralık 2012

[The Words - Çalıntı Hayat.]

the words - çalıntı hayat. geçen hafta izlediğim keyifli bir film kendisi dostlar. bradley cooper'ın sadece geyik yapmak üzerine kurulu bir oyunculuk hayatı olmadığının birebir göstergesi.  anlatayim aklımda kalan birkaç şeyi film hakkında.

kendisi bir yazar rolünde. tutunamayan bir yazar. bir gün bir çantada basılmamış bir kitap taslağı buluyor bradley. yayınevleri tarafından o kadar çok reddediliyor ki onu yazıp bastırıyor. çünkü kendi kitabının yeniyetme yazar olarak basılıp tutması mümkün değil. hep bu şekilde reddediliyor zaten. ama efendim, kitabın esas yazarı ve onu kaybeden yaşlı amca geliyor. ben yazdım diyor bradley'e. bradley kahroluyor. çünkü bu yalanı yaşadıkça o kelimelerin kendisinden çıktığına inanıyor. inanmak istiyor. her yazara olur ya hani, keşke bunu ben yazsaydım ya hissi, aynen öyle, vicdanen kavruluyor bir de esas hikayeyi öğrenince. ama burada çok ilginç bir olay var. bu esas yazar hiç bir şey talep etmiyor bradley'den. çok garip. kendimi düşündüm de, nasıl talep etmez diye düşündüm sonra. insanın yazdığı birşeyden vazgeçmesi kolay değil çünkü. hele de onu yazarken yaşanılan acılar, sıkıntılar, o yazıyı ortaya çıkarmanızda etkiliyse, yok... vazgeçemiyorsunuz. öyle ki, yazdığınız şeylerin çalınması korkusu sizi sarıyor. öyle ki, aklınıza gelen düşünceleri burada paylaşıyorsunuz ama kaleme aldığınız hikayeler, senaryoları hala hard copy defterlerde, en okunmayacak yazınızla tutuyorsunuz. böylece bulunsalar bile, asla okunamayacaklar. işte bu adamın o kitaptan vazgeçişi çok garipti. kendisinin hayatta geldiği noktayı da anlıyorum tabii ama, yine de, eksik bir parçaydı bence.

filmin bir de başka bir ekseni var bu arada. onu buraya dahil etmedim. ben yukarıdaki özet çerçevesinde gitmiştim izlemeye. o başka ekseni görünce bir şaşırdım. o şaşkınlığı bozmamak için hiç dahil etmiyorum buraya. sadece, görün dostlar. it's interesting enough.

dipdipnot: esas yazarı dear jeremy irons oynuyor. onun o sesini nasıl özlemişim izleyinceye kadar fark etmediydim! sakallı, yorgun, yaşlı, ihtişamı bitmiş bir adamı oynasa da, gözlerimin önünde borgia pope'u gördüm kendisinde. özledik. haydi artık aylardan nisan olsun öyle değil mi?