18 Aralık 2012

[Homeland: S2 Season Finale.]

ara vereyim diyorum, üzerine uyuyayim diyorum ama ruhum dayanmayacak. homeland'in sezon finalini yazmak zorundayım! böyle bir güzelik yok cidden. yok.

bir hafta boyunca merakla bekleyip kurdukları düzeneklerin patlamasını ve beni benden almasını istiyordum. hedefime ilk yarım saat ulaşamadım doğrudur. ama o yarım saat geçtikten sonra carrie'nin yüzündeki shit ifadesi ile birlikte dizim sezon finali yapmaya başladı, herşey rayına oturdu. muhteşem bir scheme ile birlikte bombayı patlattılar ulen! üstelik literally patlattılar. muhteşemdi! böyle bir blood lust, böyle bir evil plan daha ben görmedim sayın seyirciler. bu sezon finalinin heyecan katsayısı -üstelik mal sitenin bir türlü bölümü yüklememesi karşısında yaşadığım çile sıkıntı stres- dexter 4. sezon finali, niptuck carver sezon finali, buffy graduation day part 2 ve hatta dark willow sezon finaliyle aynı klasmana girdi. baaak, çok ağır bir liste bu homeland, yerini haketmek için daha çok çalışmalısın.

geliyorum dizinin olaylarına. yarebbim quinn beni şaşırttın. cidden şaşırttın. sana güvenmiyordum. ama beni ne kadar gersen de, sendeki hiç bir yere bağlı olmama hali beni diken üstünde oturtsa da ve hatta koca evde tek fotoğraf tek kitap ve uyku tulumunda hazırolda yatan, yanında kaşık çatal ve bıçağını bir zincirde taşıyıp haşin haşin ton balığı yiyen bir adam olsan da, beni kazandın. dizinin en güzel ikilemlerinden biriyle vurdun yakaladın beni. diziye ilk başladığımda carrie'nin bakış açısından izlemeye o kadar alışmıştım ki, hatta sadece carrie değil, claire danes'i de çok sevdiğim için, brody'i namaz kılarken gördüğümde 'ha! gotcha!' derken yakalamıştım kendimi. oysa ki brody ibadet ediyordu. ve burada yakalayacak, ayıp olan, yasaklı, gizlenmesi gereken hiç birşey yoktu. ama o zembereği öyle bir kurmuşsunuz ki, izleyiciyi de kendi kurgunuza alıp kitliyorsunuz ve bu dizinin en genius yanı bu bence. işte quinn, brody'i göl kenarında gördüğü an, tıpkı benim gibi nasıl bir scheme'in içine girdiğini anladı bence. bu durum quinn'le beni yaklaştırmakla kalmadı, diziyle de bir kere daha gurur duymama sebep oldu. böyle bir noktayı yakaladığınız için çok teşekkürler homeland ekibi. 

neyse efendim geliyorum bölümün ortasındaki the en kritik yere. bomba patladı hassiktiri bastım çok afedersiniz. beklemiyordum dan diye böyle birşey. üst düzey 200 kişiyi öldüren abu nazir anacım sen ne genius'mışsın da valla fark etmemişiz! ama beklemeleri gerekirdi, sanki o ölünce başka biri/birileri yokmuş gibi laylaylom kutlama yapmaları saçmalıktı şimdi, o ayrı. [bu noktada estes yaşayaydı quinn'in ağzına sıçardı muhtemelen 'bre haysiyetsiz, bak başımıza ne boklar açtın!' diyerekten ama yıh yıh yıh, o ezik de öldü çok mesudum.]  insanın kaderine nasıl gittiğini görmek de ayrıca ürpertti beni. oldum olası böyle ufak şeyler beni germiştir. misal uçakta yan koltuk boş olunca oraya kaymak, biletini son anda değiştirip başka bir otobüsle dönmek gibi. kaderin beni çağırmasından korkuyorum ne yalan söyleyeyim. daha çok şey var. neyse bu ölümle ilgili bir yazı olmayacak. böyle şeyleri düşünmeyi dahi yüreğim kaldırmıyor, yazmayı hiç kaldıramaz. neyse dönüyorum carrie'ye. carrie sen ne zaman mutlu olacaksın ben çok merak ediyorum. insanın hayatı bir anda nasıl da değişiyor yarabbim! bir an, herşeyi bırakacağın adam bir saniye sonra güvenmeyerek uyanıyorsun. bin bir bomba, bin bir zombi ve çığlıktan daha da korkunçtu bu. içim parçalandı. senin dizlerinin bağı çözülürken benim içim parçalandı carrie. cidden çok üzüldüğümdür. hele de o herşeyi ayarlayıp arabadan indiğiniz an, gitmeyeceğini çoktan anlamıştım. sadece araba yolculuğu boyunca değil, CIA binasından çıktığın an anlamıştım. içim acıdı. cidden. helal olsun sana claire danes, canımsın. tekrar tekrar söylüyorum,  o kırılgan juliet'ten CIA ajanı bipolar carrie'ye dönüşüne tanık olmak olağanüstü bir his.

bu arada o kontrast çekim muhteşemdi. cenazelerden bahsediyorum evet. kötü bir adamın bu kadar yüceltildiği diye başlamamalı cümleye. ama enteresan hisler uyandırdı bende. törenin bıraktığı izlenimden mi bahsetmeli, iki yüzlülükten mi, yoksa cenazelerde ne olursa olsun yalanları duymaya ihtiyacımız olduğunu mu? iki farklı din cephesinden iki cenazeye tanık olmak da çok enteresan oldu bence. tabi sadece cenaze töreni demek yanlış olur ama iki farklı bakış açısı diyelim en iyisi. memorial ve defin anı. ay yok valla yazamayacağım burayı, içime ufunetler bastı. ama şunu sormayı bir borç bilirim: neden denize atıyorsunuz adamı? lisede ölüm hakkında yazılmış bir kitabı hatırlarım ne zaman böyle bir sahne geçse. o kitapta öldükten sonra da ölümün devam ettiğini yazıyordu. doğru, vücudun ölümü devam ediyor gerçekten de. o yüzden ne kadar iki sezonun kötü adamı olsa da abu nazir'in denize atılması hiç hoşuma gitmedi. bilinmeyen bir yere gömmeniz bu kadar zor değildi. saygısız buluyorum bu tutumu. brutal. disrespectful. hele de söz konusu deniz olunca. su ile ilgili tüm ölümler ve ölüm sonrası ölümler son derece kötü. ali kaptan'ın denize karışması değil yani bu, bir yere, cismini kaybederek vuran bir vücut. neyse. bu da böyle bir düşünce işte.

geliyorum hassiktir 2 anına. yarebbim brody'nin o videosu nerden çıktı ya, bu kadar haber maber olayını önceden kurgulamalarına hayran oldum hayran! böyle mi olacaktı kurgusunda bir güzellikti o sahneler. veeee tanık olduğumuz brody'lerin evinden bahsetmek isterim şu an. a pinch of 'the killing' demeden edemeyeceğim. killing'i sevmemin en önemli yanı polisiyenin yanı sıra kızlarını kaybeden bir ailenin dramına da tanık olmamız, meraklı izleyiciden mutsuz izleyiciye yönlendirildiğimiz o muhteşem dakikalar işte bu bölüm homeland'de bizzat yaşandı dostlar. jess ve chris değil de, dana'nın şokunu unutamayacağım. worst nightmare ever yani bunlar için o durum. cidden sarsıldım. kendimi onlar yerinde koymaya çalıştım tabi de olmadı. benim babam bir tane brody filan fiiiiiii, o da kimmiş diyorum =) 

en son sahne çok etkileyiciydi. saul'un onlarca ceset (ay yarabbim ceset demek istemiyorum ama torbalardaydı hepsi, vücut demek de gelmiyor içimden, vücut çok insanı bir isim bence yaşam uçup gittikten sonra kullanılmalı mı emin değilim. ceset de çok ruhsuz. rahatsız oldum resmen. buffy'nin en en en korkunç bölümü olan'the body' geldi aklıma kalktım tahtaya vuruyorum. neyse kapatıyorum bu bölümü.) arasında dururken ürperdim. carrie gelince attığı sırıtan bakışta carrie'nin ölmeyişinden kaynaklanan o güzel duygu olmakla birlikte sanki bir işgüzarlık daha çıkabilir diye düşünüyorum ya, du bakalım hayırlısı.

homeland'in ikinci sezon finaliyle birlikte artık kendisi hakkında 'mutlaka izleyin kaçırmayın' diyeceğim ele güne karşı. ilk sezonunu izlerken başlarda sıkılmış, sezon sonunda heyecandan baygınlıklar geçirmiş, ama yine de, başlamadıysanız başlamayın mesajı vermiştim. ikinci sezonun tadını aldıkça izleyin izleyin diye baskı yapmaya başlamış, geriye dönüp ilk sezonu düşünürken dahi kendisini arkadaş grubumda yaymayı bir borç edinmiştim hatta. artık kesinlikle eminim. homeland'i mutlaka izlemelisiniz. mutlaka!


birkaç ay sonra görüşürüz carrie, seni daha iyi bulacağımız bölümler dilerim!