08 Mayıs 2014

[Post Hürrem.]

muhteşem yüzyıl hakkında ne yazsam az gelir. dört sezondur beni ekran başına kilitleyen bu dizi, masalsı senaryosu, bitmek bilmeyen entrikası ve harika oyuncularıyla gözümde en güzel türk dizisi. elbette kült dizilerimiz var (ikinci bahar, asmalı konak, süper baba gibi) ama yine de bu dizi, yapımıyla da büyüleyici, söylememe gerek yok. 

yeni sezonla ilgili ufak bir yorumla başlamak isterim yazacaklarıma. geçen sezon sona erdiğinde meryem uzerli'nin hürrem rolünü terk etmesi sebebiyle, yeni bir hürrem arayışı başlamış ve vahide perçin ile sona ermişti. son bölümde karşıma çıkan hürrem görüntüsünü hiç sevmemiş, yine de alışmayı ümit etmiştim sezon ilerledikçe. nitekim alışmak ne kelime, vahide perçim harika bir hürrem oldu gözümde. o öfkeli halleri ile çocuklarına zayıf anne rolü ve kocasına aşık devrinin en güçlü kadınını tam da kitaplarını okurken hayal ettiğim gibi gözlerimin önüne serdi. bin bir teşekkürü borç bilirim kendisine. işte geçen hafta, hürrem'in yolculuğu sona erdi dostlar. ben bu yazıyı hürrem'in ardından yazıyorum.

son birkaç bölümde kara çıban hastalığı ile mücadele etmeye çalışan hürrem, yerini hastalığını kabul edip sevdikleriyle vedalaşan bir anneye, eşe bıraktı geçen hafta. yaptığı veda konuşmaları elbette duyguluydu. ama beni en çok etkileyen, bir zamanlar düşmanları olanlardan bile helallik alması oldu. gülfem'le konuşması, pargalı ibrahim'in mezarına gidip dua dahi etmesi ve mahidevran'dan kendisini affetmesini istemesi beni tüketti a dostlar. mahidevran'ın affetmek en büyük cezadır dediği sahneyi ömrüm boyunca unutamayacağım. çok fazla uzatmaksızın şunu söyleyebilirim ki, hem vedalaşan hem de daha yapacak çok şeyi olduğunu gösteren bu karakter, burnumun direğini öyle bir sızlattı ki, yazarken dahi gözlerim doluyor.

son sahnelere doğru, hürrem bir sofra kurulmasını istedi. tüm ailesini, sevdiklerini bu masada gördükten sonra (kanuni'nin onu yanına oturtması hem bir o kadar normal, hem de anormal bir durumdu daha önce hiç gerçekleşmediği için, harika düşünülmüş bir sahne doğrusu.) artık vaktinin geldiğini anlayarak kalkmak istedi. sarayın içerisinde süleyman'ın kolunda yürürken, daha ilk bölüm hürrem'in süleyman diyerek kollarında bayıldığı noktada yeniden süleyman deyip bayılması o kadar güzeldi ki, dikkatli izleyen her sadık seyircinin unuttuğu bir ayrıntıyı yeniden anımsattı. bu muhteşem yapımı yaratan kadın, meral okay... gerçekten unutulmayacak bir insan kendisi. allah rahmet eylesin. 

işte bu noktadan sonra ağrı ve acı içerisinde, an gelip sürüklenerek odasına giden hürrem'i izlerken kanım çekildi. keşke süleyman onu kucağına alıp götürseydi diye geçirdim içimden. ama sonrasında, aslında dünyanın en güçlü adamının eşi olan dünyanın en güçlü, en merak edilen kadınının, son derece fani bir durumda olduğunu göstermek istediklerini düşündüm. çok yerinde bir tercihti elbet ama yürek burktu.

sonrasında ise son sahne geldi. hürrem, süleyman'dan ona yazdığı ilk şiiri okumasını istedi. halit ergenç'in dudaklarından o beyitler dökülürken ben bittim. ne aşk! ne aşk... aşk. saf bir aşk. öyle bir aşk ki, ne ben yazabilirim, ne bir başkası. ancak muhibbi kaleme alabilmiş. türk televizyonunun en başarılı dizisinde, yıllarca hakkında kitaplar okuduğum, oyunlarına gittiğim muhteşem karakter ölüyordu işte. nasıl olacaktı o an bilmiyorum ama, bölüm tüm hikayelerin uçlarını bağlayarak dizinin yavaş yavaş sona geldiğini anımsatıyordu bizlere işte. 

derken olanlar oldu. gördüğüm en güzel ölüm sahnesini yaptılar.

hürrem'in son nefesini aldığı o an, zaman durdu.

o an, öyle güzel anlatıldı ki... ondan önce, ondan sonra diye kendimizi tanımlamaya çalıştığımız hayatın en büyük gerçeği ölüm, sadece giden kişi için değil ama, kalanlar için de zamanın durduğu bir an olarak anlatıldı. daha ne kadar güzel olabilirdi? daha ne kadar gerçek, daha ne kadar acı ve dahi ne kadar güzel olabilirdi o sahne? kelimelerim bitti o an. türk televizyonunda gerçekten de bir an için farazi bile olsa zaman durdu. 

reklamlar araya girerken, o anın müzikleri kulağımda çınladı. en sevdiğim dizim, son rotasına başladı.